Hürriyet Gazetesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hürriyet Gazetesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20 Kasım 2013 Çarşamba
HAYATI ROMAN
Ergenekon davasında 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 117 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Tuğgeneral Veli Küçük, 1972'de Şırnak'ta İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı sırasında Jandarma Genel Komutanlığı'na yazdığı raporda TRT'nin Kürtçe radyo yayın yapmasını önermiş.
Veli Küçük'ün hem askerlik hem de sivil hayata geçiş sonrası hayatından kesitlerin yer aldığı "Ben Veli Küçük" adlı kitabı yine bir Ergenekon hükümlüsü, gazeteci-yazar Hikmet Çiçek kaleme aldı. Veli Küçük'ün çocukluğundan, askerlik yıllarına ve cezaevi yıllarında koğuşta çekilmiş fotoğraflarının da yer aldığı kitabın satır aralarında ise eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, MİT Kontrterör eski Başkanı Mehmet Eymür ve Korkut Eken'e göndermeler dikkat çekti.
3 Kasım 2013 Pazar
Köy Enstitüleri’ni yeniden hatırlamak
Türk eğitim, edebiyat ve siyaset tarihindeki en önemli unsurlardan birisidir Köy Enstitüleri.
Cumhuriyet rejiminin bir felsefe ışığında yürüttüğü bu eğitim projesi, daha sonra birtakım siyasi bahanelerle kapatılmıştı. Bir enstitülü olan Mahmut Saral, enstitüleri ve önemini anlatıyor.
Köy Enstitüleri, Cumhuriyet tarihi içinde önemli ve belirleyici bir eksendir. Onları incelemeden, kuruluş felsefesini algılamadan, Türkiye’nin eğitim, edebiyat ve siyaset tarihi doğru, nesnel sonuçlarla değerlendirilemez.
23 Eylül 2013 Pazartesi
YASAKLI NASRETTİN HOCA ŞENLİKLERİ

Sahip olduğumuz birkaç değerden biri olan Nasreddin Hoca’nın birçok hikâyesinin yıllarca yasaklandığı bir ülkede, Nasrettin Hoca ve Ezop’u şiir diliyle konuşturan resimli kitapçıkların, karne hediyesi olarak dağıtılmasının yasaklanması da gayet normal aslında. Bu hadiseyi yaşayan Metin Demirtaş’ın anılar kitabı ‘Yasaklı Nasrettin Hoca Şenlikleri’. Ama sadece anı yok. Bir Köy Enstitülü olan Demirtaş’ın enstitülerin ne olduğuna dair önemli yazıları ve şiirle Nasrettin Hoca metinleri de var kitapta...
28 Haziran 2013 Cuma
Balyoz'un Romanı

BALYOZ hükümlüsü 8 babanın kızlarıyla yaşadıkları kitap oldu. Psikolog Pelin Onar ve gazeteci Burak Bilge'nin hazırladığı,'Babamı Beklerken'isimli kitapta, emekli Tuğamiral Cem Aziz Çakmak'ın kızı Tuğce'nin Hasdal Cezaevi'ndeki düğününden emekli Kurmay Albay Dursun Cicek'in isteğiyle hukuk okuyan kızı irem'in babasını savunmasına kadar birçok detay var. KAYNAK YAYINLARI'ndan akan kitabın tanıtımına katılan Kurmay Albay Hasan Basri Aslan'ın 13 yaşındaki kızı Melis, "Babamla gurur duyuyorum" dedi.
-------------------------------------------------------------
17 Mayıs 2013 Cuma
Türk bayrağı nasıl göndere çekildi

“GİZLİ” kodlu mesaj İstanbul’daki SAT Grup Komutanlığı’na ulaştığında saatler gece yarısına üç-beş dakika kalayı gösteriyordu.
Tarih 29 Ocak 1996’ydı.
Ankara’dan gelen mesaj “Acil” kodu taşıyordu.
Mesajı alan nöbetçi komutan mesajı okudu ve en güvendiği arkadaşlarından bir üsteğmeni arayarak gizli emri ona da okudu ve sordu:
“Var mısın?”
Üsteğmen bir saniye bile düşünmeden “Varım” dedi.
Türk SAT komandolarının Kardak kayalıklarına çıkma harekâtı işte bu emirle başladı.
ZODYAK BENZİNLERİNİ ŞAHSİ KREDİ KARTLARI İLE ALDILAR
30 Ocak günü, malzeme, silah ve patlayıcılarla Dalaman’a uçtular.
Yanlarında şişirilmemiş zodyak botlar da vardı.
İntikal öyle hızlıydı ki, zodyaklar için gerekli benzini bile yolda aldılar.
Parayı, üsteğmenin özel kredi kartıyla ödediler.
İlk hedef Bodrum askeri kampıydı.
Ellerinde Kardak kayalıklarının konumunu gösteren ayrıntılı haritalar bile yoktu.
Bir kâğıt üzerine basit bir kroki çizildi.
Ankara’dan gelen çok kesin bir talimat vardı.
Sağ taraftaki adaya çıkılacaktı.
Bu emir iki-üç kez “Çok önemlidir” denilerek tekrarlanmıştı.
Bu brifingden sonra SAT komandoları çıkarma harekâtının başlayacağı Gümüşlük koyuna hareket etti.
GÜMÜŞLÜK’TE ONLARI BİR SÜRPRİZ BEKLİYORDU
30 Ocak gecesi saat 24 sularında Gümüşlük koyu ıssız denecek kadar tenhaydı.
Kış mevsimi olduğu için restoranlar kapalıydı.
Komandoların başındaki komutan Gümüşlük’e ulaştığında onu bir sürpriz bekliyordu.
Hürriyet’in Ege Temsilcisi Nedim Demirağ ve Hürriyet muhabirleri oradaydı.
Önce zodyaklar şişirildi.
Sonra uzun iskeleden patlayıcılar ve silahlar yüklendi.
O tarihi anı Hürriyet muhabirleri görüntüledi.
Sonra zodyakların motorları çalıştırıldı.
Türk SAT komandoları, belirlenen adaya adımını attığında gece yarısını geçmişti.
Tarih 31 Ocak’tı ve saatler tam 01.40’ı gösteriyordu.
Komandolar stratejik noktalara yerleşti.
Ve sıra, operasyonun en dramatik anına geldi. Kardak’taki Yunan bayrağı indirilecek ve yerine Türk bayrağı dikilecekti.
KOMUTAN KARANLIKTAKİ SESSİZ TÖRENİ ANLATIYOR
İşte o anı, operasyonun başındaki kahraman komutandan dinliyoruz:
“İki kişi yavaşça yerimizden kalktık. Yunan bayrağı mevzilendiğimiz kayalığın tam orta yerindeydi. Son derece ve sessizce sürünerek direğe yaklaştık. Ortada ters giden bir durum görünmüyordu.
Yunan bayrağının tuzaklanmış olması ihtimaline karşı yanımızda getirdiğimiz ince ipi iyice açarak birbirimizden yaklaşık 10 metre kadar açıldık.
Daha sonra yavaşça ilerleyerek ipin direğe temas etmesini sağladık.
Direği önce yavaş yavaş sonra sert bir şekilde gerdirmeye başladık.
Her hangi bir patlamayla karşılaşmayınca, kalkıp Yunan bayrağının direğe bağlandığı ipleri bıçakla kestik.
Sonra çantamdan, yanımda getirdiğim, Yunan bayrağının üç-dört katı büyüklüğündeki pırıl pırıl bayrağımızı çıkarttım.
Gergin bir şekilde direğe bağladık.
Rüzgârın etkisiyle dalgalanmaya başlarken, iki SAT komandosu olarak biraz geri çekildik esas duruşta selamımızı vererek, bayrak çekme törenini eksiksiz yerine getirmiş olduk.
Yağmur yağıyordu ve gözyaşlarımız yağmur damlalarına karışıyordu.”
BAK OĞLUM BU ABİLERİN YÜZÜNÜ SAKIN UNUTMA
Operasyon 8 saat sürdü.
Komutan ve yanındaki komandolar Gümüşlük İskelesi’ne döndüğünde etraf tam olarak aydınlanmıştı.
Bodrum’a dönmek için askeri araçları beklerken, 20-25 yaşlarında bir kadın, kucağındaki çocuğu ile komutana yaklaştı.
Yanında eşi de vardı.
Genç kadın komutanın tam önünde çocuğuna döndü ve konuşmaya başladı:
“Bak oğlum, bu abilerin yüzünü sakın unutma.
Biz dün akşam onların sayesinde evimizde huzur içinde uyuduk.
Bu akşam da, yarın akşam da yine onların sayesinde huzur içinde uyuyacağız. Bu kahramanları sakın unutma...”
O İKİ KAHRAMAN KOMUTAN KİMDİ BİLİYOR MUSUNUZ
O kahraman komutan, Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen’di.
Bir saniye bile düşünmeden “Ben de varım” diyen silah arkadaşı ise, Deniz Üsteğmen Ercan Kireçtepe’ydi.
Her ikisi de, 2009 yılında Poyrazköy’de yapılan kazılardan sonra tutuklandı.
O tarihten beri Hasdal’da yatıyor...
17 yıl önce, Türkiye huzurlu bir yılbaşını kutlamaya hazırlanıyordu.
O sabah genç bir Türk annesi, kucağındaki bebeğe “Oğlum, bak bu kahramanlara ve onları unutma” demişti.
İmzasız bir ihbar mektubu, birkaç gizli tanık, kimin gömdüğü belli olmayan birkaç demode mühimmat...
Ve Türkiye bu iki kahramanını çok çabuk unuttu...
Çok çabuk unutturuldu...
NOT: Unutmayanlar, unutturmamak isteyenler de var. Ali Türkşen’in yazdığı “Kardak’ta kahraman, Hasdal’da esir” adlı kitap Nisan 2013’de yayınlandı ve
bir ay içinde 6 baskı yaptı.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi
-------------------------------------------------------------
Kardak'ta Kahraman Hasdal'da Esir Kitabını %25 İNDİRİMLİ Satın Almak için Tıklayın;
15 Mayıs 2013 Çarşamba
Genelkurmay'dan tutuklu tümamiralin yazdığı kitaba soruşturma

Genelkurmay Başkanlığından yapılan açıklamada, Hasdal Askeri Cezaevinde tutuklu Tümamiral Ali Semih Çetin hakkında, yazdığı "Bir İhanetin Öyküsü, Hasdal'da Bir Amiral" kitabında "amire hakaret" suçunu işlediği iddiasıyla Genelkurmay Askerî Savcılığınca soruşturma başlatıldığı bildirildi.
Genelkurmay Başkanlığı duyurular bölümünde yer alan açıklamada, halen Hasdal Askeri Cezaevinde tutuklu bulunan Tümamiral Ali Semih Çetin hakkında kendisi tarafından kaleme alınan "Bir İhanetin Öyküsü, Hasdal'da Bir Amiral" isimli kitabın içeriğinde yer alan amiri konumundaki bir personele yönelik hakaret unsurları içerdiği değerlendirilen beyanları nedeniyle Askeri Ceza Kanunu'nun 85. maddesinde belirtilen "Amire hakaret" suçunu işlediği iddiasıyla Genelkurmay Askeri Savcılığınca soruşturma başlatıldığı da bildirildi.
-------------------------------------------------------------
8 Mart 2013 Cuma
Güney Amerika'yı kesfedin
7 Mart 2013 Perşembe
FİLMİYLE BİRLİKTE BİLİNMEYEN MEKTUPLARIDA ORTAYA ÇIKTI
Hayati Yilmaz Erdogan'in yazip yönettigi 'Kelebegin Rüyasi' filmine konu olan sair Rüstü Onur'un hiç yayimlanmamis mektup ve siirleri ortaya çikti. Kaynak Yayinlari tarafindan hazirlanan 'Rüstü Onur Bilinmeyen Mektuplari ve Siirleri' kitabi filmin vizyona girdigi 22 Subat'ta yayimlanacak.

Yilmaz Erdogan, hakkinda uzun süredir arastirma yaptigi sair Rüstü Onur'un hayatini 'Kelebegin Rüyasi' filmiyle perdeye getirirken, sair dostu Muzaffer Tayyip Uslu'yu Kivanç Tatlitug, Rüstü Onur'u Mert Firat, Suzan Özsoy'u Belçim Bilgin canlandiracak.
Film, II. Dünya Savasi döneminde Zonguldak'ta yasayan ve genç yasta veremden ölen sairler Rüstü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu'nun yasam öyküsünü anlatiyor. O dönemde sairlerin Mehmet Çelikel Lisesi'nde edebiyat ögretmeni olan Behçet Necatigil'i de filmde Yilmaz Erdogan canlandiriyor.
BALDIZI SAKLADI
Kaynak Yayinlari tarafindan yayimlanacak 'Rüstü Onur Bilinmeyen Mektuplari ve Siirleri' kitabindaysa, sairin karisina yazdigi, yillarca sakli kalan hususi mektuplarinin yani sira bilinmeyen aile arsivinde kalmis siirleri ve hiç yayimlanmamis özel fotograflari bir araya geliyor.
Rüstü Onur'un mektup, siir ve fotograflarinin yer aldigi dosya, sairin ölüm tarihinden, yani 1942 yilindan bugüne dek sevgili esi Mediha Onur'un kiz kardesi Sabahat Sessiz tarafindan muhafaza edilmis. Sabahat Sessiz'in Leyla Sahin ve Ibrahim Tig'a itimat ederek dosyayi emanet etmesiyle de kitap yayina hazirlanmaya baslamis.
Hem 'Kelebegin Rüyasi' hem de filmle ayni tarih, yani 22 Subat Cuma günü piyasaya çikacak kitapla birlikte sair, 70'inci ölüm yildönümünde anlamli bir sekilde anilmis olacak.
FARKLI BIR PORTRE
Sair Rüstü Onur'un Istanbul özlemini, esi Mediha Hanim'la Anafartalar vapurundaki tanismalarini, Mediha Hanim'a olan sevgisi ve onu evlilige ikna çabasi ve bir ay bile sürmeyen iliskileri... Okur kitapta çok farkli bir Rüstü Onur portresiyle karsilasacak. Mediha Hanim bir enfeksiyondan ötürü hayatini kaybetmis. Rüstü Onur ise tüberküloz sebebiyle, cigerlerinden bosalan kanla bogularak ölüyor. Üstelik esini vefatindan 40 gün sonra. Kitapta evlilik cüzdanlari, sairin esinin tabutunu tasirken ve mezari basindayken görüntülendigi fotograflari da bulunuyor.
Kaynak: Hürriyet Gazetesi
İSTİFA ETMİS
Vatan gazetesi yazarı Can Ataklı’nın, “Aldığım bilgiye göre Donanma Komutanı Nusret Güner kasım ayında istifa etmiş. Gerekçesi çok basit: Arkadaşlarımız birer birer hapse atılıyor elimizden hiçbir şey gelmiyor, gelmediği gibi bir de biz buna yardım ediyoruz” iddiasını askeri kaynaklar teyit etti. İstifada, Donanma’da arama yapan savcılara kravat hediye edilmesinin etkili olduğu öne sürülüyor.
![]() |
24 Ocak 2013 |
ATAKLI YAZDI
Oramiral Güner’in istifa ettiği, ancak bu istifanın kuvvet komutanından geri döndüğü iddiası önceki gün Vatan Gazetesi yazarı Can Ataklı’nın köşesinde yer aldı. Ataklı köşesinde, “Aldığım bilgiye göre Donanma Komutanı Nusret Güner kasım ayında istifa etmiş. Gerekçesi çok basit; Arkadaşlarımız birer birer hapse atılıyor elimizden hiçbir şey gelmiyor, gelmediği gibi bir de biz buna yardım ediyoruz” görüşüne yer verdi.
DOĞRU GİBİ
Ataklı’nın köşesinde yer alan bu iddiayı, askeri konularda güvenilir kaynaklara sorduğumuzda teyid eder nitelikte bilgi aldık. Güvenilir kaynaklar, “Donanma Komutanı’nın istifa ettiği ancak bunun kuvvet komutanınca işleme konulmadığı iddiası doğru mu?” sorumuza, “Doğru gibi” yanıtı vermekle yetindiler. “Oramiral Güner hâlâ görevinin başında mı?” sorumuza önce “Evet” yanıtını veren güvenilir kaynaklar, bir süre sonra, “İstifa yürürlüğe konuldu” mesajını ilettiler.
İŞTE İDDİALAR
Askeri kulislerde ise Oramiral Güner’in istifasına gerekçe olarak şu iddialar konuşuluyor:
- Güner, Donanma Komutanlığı’nın bulunduğu Gölcük’e yapılan baskın ve savcıların Balyoz davasında kullanılan belgeleri elleriyle koymuş gibi bulmaları, kendisinden önce Donanma Komutanı olan şimdiki Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Oramiral Bilgel’in de hiçbir şekilde karşı koymayıp aksine savcılara kravat hediye etmesinden ciddi şekilde rahatsızlık duydu.
- Oramiral Güner bu rahatsızlığını birçok kez Kuvvet Komutanı Oramiral Bilgel’e iletmesine rağmen söylediklerinin ciddiye alınmadığı izlenimi edindi.
- Oramiral Güner, istifa konusunda kararlı olduğunu göstermek için istifa dilekçesinin suretini bazı yakın çalışma arkadaşlarına da verdi.
ZORA SOKAR
Oramiral Güner’in istifasını talep etmesine rağmen Kuvvet Komutanı Oramiral Bilgel’in “Şu anda bu istifa tüm TSK’yı ve komuta kademesini zora sokar” gerekçesiyle işleme koymadığı iddia edilirken, “Konuya yeni yılda bakarız” dediği öne sürülüyor. Ancak Güner’in, bu süreçte istifasını geri almadığı ve Bilgel’in de gerekli yasal işlemi tamamladığı bildirildi.
Kitabında anlatmıştı
SAVCILARA kravat hediye edilmesi olayını Balyoz davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Semih Çetin, “Bir İhanetin Öyküsü-Hasdal’da Bir Amiral” kitabında anlatmıştı. Kitaptan o bölüm özetle şöyle:
- “Tutanaklar imzalandı. Saat neredeyse gecenin 2’si olmuştu. Üs Komutanı’na savcılarla birlikte Komutanın makamına geçmelerini, benim de birazdan geleceğimi söyledim. Durumu Ankara’ya rapor edecektim. Konuşmamı bitirip dışarı çıktığımda Genel Sekreteri Donanma Komutanlığı amblemli hediye torbalarından biriyle görünce şaşırdım:
- Hayrola, nedir bunlar?
- Kravat komutanım. Donanma Komutanı savcılara hediye edecek.
- Emin misin? Bir yanlışlık olmasın?
- Emir subayı şimdi telefonla söyledi. Komutan emretmiş...
Adeta nutkum tutulmuştu. Kimliği belirsiz bir ihbar mektubu ile gecenin bir yarısı Donanma Karargâhını yerle bir eden savcılara, bugünün anısına denizci motifi taşıyan kravat hediye edecektik. Yapacak bir şey yoktu. Savcılar Komutanın odasındaydı. Tartışmanın bir olanağı yoktu. Donanma Komutanı “Sizi biraz üzdük bu akşam” diyerek gülümseyen savcıya, ‘Gerçekten çok üzüldüm’ diyerek hediyesini takdim ederken sinirden ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.”
Kaynak: Hürriyet Gazetesi - http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22428903.asp
4 Mart 2013 Pazartesi
ÇOK ÜZÜLDÜM" KRAVATLARI
BALYOZ davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Semih Çetin, Hasdal Cezaevi ve öncesinde yaşadıklarını “Bir İhanetin Öyküsü-Hasdal’da Bir Amiral” kitabında anlattı. Piyasaya çıkan kitap, Ergenekon-Balyoz davalarında bir muvazzaf subayın cezaevinden yazdığı ilk kitap olma özelliğini taşıyor.

BEŞİKTAŞ'TA "SESSİZ ÇIĞLIK" EYLEMİ
"Balyoz Davası" sanıklarının yakınları, Beşiktaş Demokrasi Anıtı önünde toplandı. Davada verilen kararın protesto edilmesi amaçlanan ve "Sessiz Çığlık" adıyla 16’ncısı düzenlenen eylemde sanık avukatları da yer aldı. Eyleme yaklaşık 300 kişi katıldı.
Beşiktaş'taki eylemde, Tümamiral Semih Çetin’in kardeşi Serdar Çetin yaptığı konuşmada "Bu kitap bu davada daha önce defalarca ifade edilen sadece bir CD ile yurtsever Türk subaylarının yüzlercesinin tutuklu kalması tasfiye edilmesi olayıyla ilgili ortaya koyulan 2 bine yakın delilleri tekrar ortaya koyma kitabı değildi. Bu içinde burada tutuklu bulunan insanların da kendisinden çok şey duyabileceği Hastal sakinlerinin bu süreç içerisinde neler yaşadıkları, oraya ulaşan bir küçük selam nedeniyle oluşan duygu fırtınalarının neler olabileceğini herkese göstermesi açısından çok kayda değer olduğunu düşünüyorum" dedi.

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)