Şair-yazar
Özdemir İnce, 2011’de Hürriyet ve 2012'de Aydınlık
gazetelerinde yayımlanmış yazılarından derlenen kitabı
"Cehaletin Rönesansı’yla okurlarla buluştu. İnce'nin
merceğine aldığı konuların başında İmam-Hatip Okulları ve
Tevhid-i Tedrisat Kanunu geliyor. İnce'ye göre Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın bir numaralı sorunu da bu; kendine biat eden
nesiller yaratmak adına Tevhid-i Tedrisat'ı tarihe gömerek
İmam-Hatipleri kökleştirmek. Kitabında Türkiye'yi neredeyse
"geçmiş olsun" denilecek raddeye getiren AKP'nin
icraatlarını ve günümüzde gelinen "noktayı"
değerlendiren İnce özetle şu sorulara da yanıtlar getiriyor: "Şu
anda kendi aristokrasisini, elitini, proletaryasını, lümpen
proletaryasını yaratmakla meşgul İslamcılar nelerin farkında
değil? Hürriyetten kovulma süreci aşama aşama nasıl
gerçekleşti? Merkez sağ'ın trajedisi ne? AKP'nin iç savaşı ne
durumdadır?" İnce'yle "Cehaletin Rönesansı’nı
konuştuk.
Gamze
AKDEMİR
-“Cehaletin
Rönesansı” nasıl bir seçki?
-Kitabın
seçme ve düzenini editör Hadiye Yılmaz yaptı. Çok başarılı
bir iş. "Cehaletin Rönesansı" bir gazetede yazan şair
ve edebiyat yazarının kitabı. Yazarın şiirlerine, kuramsal
kitaplarına ve çevirilerine ihanet etmemiştir. Gazetede yazan
Özdemir İnce, şair Özdemir İnce'ye her an hesap vermek zorunda.
"Cehaletin Rönesansı", bir cumhuriyetçi ve devrimcinin,
bir cumhuriyet devrimcisinin kitabı.
-Sınıfları
eleştiren, sürekli mazlumu oynayan AKP'nin sınıf, zümre
yaratmakta ve ötekileştirmede üstüne yok malum. Önsözde avam ve
havas kıyasını irdeliyorsunuz. Burada da açmanızı rica ederek
sorarsak kime gire kim avam, kim havas olageldi?
-Avam
(Halk) ve Havas (Seçkinler, aydınlar, elitler), uzun yılların
sorunu ve sorunsalı. Sanılır ki birbirinin karşıtı. Halk ve
aydınlar bir bütün. Cumhuriyeti kuşkusuz elitler kurdu ama halkla
birlikle, onun sayesinde kurdu. "Halk" ayaktakımı
değildir. Meslek sahibi insanlardır. Okumuş seçkinler (elitler)
de soylu, zadegân ve aristokrasi sınıfının temsilcisi değil.
Solda, devrimcilerde, cumhuriyetçilerde seçkinler çoğul, çok
başlı yani demokratik bir ortam var. Kümesin horozu çok. Sağda
ise bir tek seçkin baş var, sürüyü güder: Saidi Nursi,
Fethullah Hoca, R. T. Erdoğan, Antidemokratiktir. İslamcılar şu
anda kendi aristokrasisini, elitini, proletaryasını, lümpen
proletaryasını yaratmakla meşgul. Kendi karnında kendini
parçalayacak canavarı büyütüyor.
-Kitabınızda
vurguladığınız gibi "Erdoğan'ın bir numaralı sorunu ne
şudur ne de budur. Onun bir numaralı sorunu, Tevhid-i Tedrisat
Kanunu ile İmam Hatip okullarıdır (...) İki türlü eğitim bir
ülkede iki türlü insan yetiştirir." İmlediğiniz gibi o
zaman da duygu ve düşünce birliği ile dayanışma amaçları güme
gidiyor. Vicdanı farklı işleyen kitleler boy veriyor, adalet
duygusu, yurt bilinci ta liflerinden ayrışıyor. AKP'nin
seleflerinden (Selamet, Nizam, Fazilet, Refah partileri) daha vahşice
tetiklediği bu tözden ayrışmanın olası/ olmaya başlamış
bedellerini nasıl yorumluyorsunuz?
"AKP'NİN
OKULLARINDA SADECE ERBAKAN HOCA VE ERDOĞAN YETİŞİR!"
-Kendi
kadrosunu kurmak için Tevhid-i Tedrisat'ı yok etmek ve okulları
dinselleştirmek zorunda. Cumhuriyet'in okullarda hedefi çağının
çağdaşı insan yetiştirmekti. Bu okullarda Erbakan Hoca ve R. T.
Erdoğan da yetişir. Ama AKP'nin okullarında sadece Erbakan Hoca ve
R. T. Erdoğan yetişir. Cumhuriyet okulları iddia edildiği gibi
tek tip insan yetiştirmedi. Çağının çağdaşı, düşünen,
laik ve demokratik bir toplumun üyesi insanı hazırlamak istedi.
AKP, düşünmeyen, fanatik ve çağdışı bir robot yaratmak
isliyor.
-Hürriyet'te
bu konuda yazmamanız için AKP tarafından gazete yönetimine
sürekli baskı yapıldığını da ifade ediyorsunuz. Size baskı
yapanlar kimlerdi ki sonunda süreç işinize son verilmesiyle
sonuçlandı?
-"Baskı"
olarak yorumlanması gereken "hoşnutsuzluk" bana önce
Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, daha sonra onun yerine
gelen Enis Berberoğlu, en sonunda da Hürriyet Gazetesi Yönetim
Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı tarafından iletildi. Bir iki
kez de Aydın Doğan beyden "selam" geldi. Hürriyet
gazetesinde Ocak 2000'den itibaren yazmaya başladım ve Aydın
Doğan'la 10 yıl sonra tanıştım. Onlar bana baskıyı tebliğ
etti. Sakatlık patronların öteki şirketlerinden
kaynaklaıııyor(du). Sadece gazete çıkartıyor olsalardı, böyle
şeyler olmaz mıydı? Olmazdı diyemem çünkü AKP bir siyasal
iktidar değil tam anlamıyla bir barbar istilacı! Haftada beş yazı
yazıyordum. Önce Nisan 2010'da bire indirildi. Bir yıl böyle
yazdım. Nisan 2011'de işime son verildi.
-"Aydın
Doğan ile Recep Tayyip Erdoğan'ın barışmasına vesile olup
ülkemizin huzur ve refahına katkıda bulunduğum için çok
sevindiğimi belirtmeliyim" diye de yazıyorsunuz. Bunu ve sizi
işinizden Hürriyet gazetesi değil iki iktidarın attığına dair
sözlerinizi de açar mısınız?
-Barışmalarına
vesile olmam ironik bir ifade. Gazete hâlâ ellerindeyse, iktidarın
istemediği yazarlar gazeteden uzaklaştırıldığı için. Biraz
önce dediğim gibi AKP’yi en çok temel felsefelerine yönelttiğim
eleştiriler ile imam-hatip okulları ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu
hakkında yazdığım yazılar sinirlendiriyordu. Ben bunları
yazdığım sırada okurlar, siyasetçiler ve gazete yazıcıları
konunun öneminin farkında değildi. İktidar yazılarımı uyarı
ve ihbar sayıyordu. Çünkü projelerini gerçekleştirmek için
zamana ihtiyaçları vardı. AKP'nin program ve projeleri hakkında
yazdıklarımın tamamı gerçekleşti. Okulların ve Milli Eğitim
Bakanlığı'nın haline bakın. Çocuklarımızın beyinleri 4-5
yaşında yıkanmaya başlandı, öğrencilerin beyinleri okul
sıralarında "etüv"e sokuluyor.
-"Merkez
Sağın Trajedisi" yazınız… Statükosevici merkez sağ,
yakın tarihte hangi hareketlerden payını almıştır? Ana akım
sağın yanı sıra solu da katarak sorarsak kim kimin töremesidir?
Karşıdevrim kadrolarında yerli, yabancı nasıl bir kadro söz
konusudur?
-Merkez
sağın trajedisi III. Selim'le başlar; Tanzimat, Meşrutiyetler;
İttihat ve Terakki, Ahrar ve Hürriyet ve İtilaf fırkalarından
geçerek Birinci ve İkinci TBMM'ne ve ardından CHP'ye dayanır.
Birinci ve İkinci Meclislerde ve 1923-1950 arası CHP'nin içinde
günümüz AKP'si ve bu partinin selefleri vardı. Yabancı kadro
kimdi? Laik ve demokratik bir "ulus devlet" cumhuriyetinin
kurulmuş olmasından hoşlanmayan emperyalistlerdi. Sevres
Antlaşması'yla sonuçlanan Paris Kongresi ve Lausanne Barış
Antlaşması'nın tutanaklarında yazılıdır bunlar. Toprak Reformu
yüzünden Demokrat Parti'yi kurmak için CHP'den ayrılan kadro,
arkalarından İslamcıları, toprak ağalarını, mütegallibeyi ve
komprador burjuvaziyi birlikte sürükledi. CHP'de biraz doğulu
toprak ağası ile birkaç milli burjuvazi temsilcisi kaldı. Daha
sonra CHP'nin yaşadığı birkaç bölünme ideolojik değildir.
Klik (fraksiyon) tepişmesidir. 1950'den itibaren Demokrat Parti
başrol oynamaya başladı Bu partiyi kuranlar devrimci, Kemalist ve
laik idiler. Ama CHP'yi alt etmek için İslamcılara (Nakşibendi ve
Nurculara) ve Erken Cumhuriyet döneminden kuyruk acısı olan
karşıdevrimcilere taviz verdiler. Bunları kendi limonluklarında,
folluklarında, kuvözlerinde büyüttüler. Kurgubilim İlimlerinde
olduğu gibi karınlarında büyüyen canavar kendilerini yedi.
Merkez Sağ, gerçekten cumhuriyetçi ve laik statükoya sadık
kalsaydı, Türkiye'nin şu anda yaşamakta olduğu felaket
yaşanmazdı. Son yıllarda eski Merkez Sağ yöneticileri beni
epeyce aradılar. Kendilerine, bu dediklerimi söyledim.
Cumhuriyetçilikten, laiklikten nasıl taviz verirsiniz, diye sordum.
Bana hak veriyorlardı. Şu günlerde epeyce etkili olan laik ve
cumhuriyetçi "Merkez" oluşumunda benim de düşünsel
payım vardır. Merkez sol ile merkez sağ, bütün Avrupa'da olduğu
gibi, laik ve cumhuriyetçi olmak zorundaydı, zorunda. Türkiye
merkez sağı bilinçlenirse AKP'nin devrilmesi kolaylaşır.
"AKP
TARİKATI HÜKÜMETİ, 'YENİ ULEMA' SINIFINI KURMA PEŞİNDE"
-Sağ
ve sol, günümüze tezahür ederken hangi temel engebeler söz
konusu olmuştur? İmam-Hatip ülküsü nasıl yine nirengide kök
salmaktadır?
-Günümüzde
siyasal ve ekonomik sağ var mı, bunu önümüzdeki seçimlerde
göreceğiz. Solun seçmenle buluşması için dinsel hurafe
bataklığını geçmesi gerek. Sol dinselleşerek hiçbir şey
yapamaz, her şeyi berbat eder. Halkın kendisinin hurafelerinden
arınması gerekir. Din peşinde siyaset olmaz, aş ve ekmek peşinde
olur. AKP İmam-Hatiplerle, Osmanlı döneminde saltanatın bastonu
olan "Yeni Ulema" sınıfını kurmak peşinde. Bu nedenle
de laik okul ve liseleri medreseleştiriyor. Bu yeni ulema sınıfının
bilimsel düşünmesine gerek yoktur. Bu nedenle ben AKP hükümetine,
AKP tarikatı hükümeti diyorum.
"SORUN
VE FELAKET AKP, CHP DEĞİL!"
-AKP'nin
İslamcı safa çekerek, mirasına konduğu merkez, sağ malum…
Rıfat Serdaroğlu'nun özlemini çektiğini sizinse şart
saydığınızı ifade ettiğiniz nasıl bir merkez sağ ve bu arada
CHP de nasıl rahat uvumamalıdır?
-Mevcut
anayasaya ve Siyasal Partiler Yasası'na göre Türkiye'de bütün
siyasal partiler Anayasa'nın ilk dört maddesine uygun olarak
kurulur. Partiler, "laik, demokratik ve sosyal bir hukuk
devleti"ne aykırı kurulamazlar, aykırı işler yapamazlar.
Peki, nasıl oluyor da AKP kapatılmıyor? Bunun önlemini son
Anayasa referandumunda aldığı için. Türkiye merkez sağı,
dünyadaki bütün merkez sağ partileri gibi çağcıl, seküler ya
da laik olmak zorundadır. Sol partiler gibi. Kapitalizmi
savunmalarının, liberal ekonomi uygulamalarının herhangi bir
sakıncası yoktur. Çünkü karşısında sosyal demokrasi ya da
sosyalizm vardır. Türkiye'nin şu anda CHP diye bir sorunu yoktur,
olmamalı. Sorun ve felaket AKP'dir!
-Erdoğan'ın
"Osmanlı Eyaletler Sistemi benzeri bir şeyler yapılabilir"
söylemi ve eylemini özellikle günümüz izdüşümleriyle burada
da değerlendirir misiniz ve "Kürtler biz ayrı yaşamak
istiyoruz!” dediğinde Erdoğan'ın bu Osmanlı Eyaletler Sistemini
nasıl/neden hayata geçiremeyeceğini de?
-Osmanlı
ülkesini iki sistemle yönetti: Beylerbeyliği (1362-1864) ve
Vilayet Sistemi (1864-1922). Özel bir nedenle yirmi yıl (1847-1867)
süren bir Kürdistan bölgesi (vilayeti) de kurulmuştu. Bunun
dışında Anadolu'da, bir idari bölge olarak Kürdistan hiçbir
zaman olmadı. Atatürk, " Kürdistan" sözcüğünü
Cumhuriyet'ten önce bir coğrafi bölge olarak kullandı.
"FETHULLAH
GÜLEN DE SAİD-İ NURSİ KADAR CAHİL VE KOMİK BİR ÂDEM"
-Kitaptaki
Fethullah Gülen'in emekçiye bakışını, işçi-işveren
münasebeti konusundaki görüşlerini ironik dille nasıl ortaya
koyuyorsunuz?
-Fethullah
Gülen de Said Nursî kadar cahil ve komik bir âdem. O da hocası
Said-i Nursî gibi imal edilmiştir. Safsataya göre: Fatih Sultan
Mehmet'in İstanbul'u fethetmesi Mevlevi Dua Ordusu sayesinde
olmuştur. Mustafa Kemal Paşa'nın Sakarya Meydan Savaşı'nı da
Hacı Bayram-ı Veli'nin duaları kazanmıştır. Çanakkale'de de
evliyaların payı vardır. Halk bu martavallara inanıyor,
üniversite profesörcüleri bile. Beddua ettikleri için CHP seçim
kazanamıyor. Cumhuriyet devrimleri, halkı bu türden hurafelerden
kurtarmak için yapıldı. Yapılmasaydı, Türk milleti Afgan
milletinden beter olurdu.
-Said-i
Nursi... Kimler tarafından yaratılmış, sizin deyişinizle İslamcı
bir mitostur? Kerametlerini kimler hangi kontenjandan övüp
durmuştur?
-Said-i
Nursi'nin kim olduğunu anlamak için Mustafa Yıldırım'ın "Meczup
Yaratmak" (UDY Yayınları) adlı kitabının okunmasını salık
veririm. Elinde çay bardağı, üzerinde kendine bir tünek
yaptırdığı ağaca nasıl havada yürüyerek çıkmıştır;
kendisi hapishanedeyken nasıl çarşı pazar dolaşmıştır; bir
anda birkaç yerde birden nasıl olmaktadır; zehirledikleri halde
nasıl ölmemiştir; binlerce sayfa kitabı bir gecede nasıl
ezberlemiştir; bilim adamı niyetine ortaokul fen dersleri
öğretmenini nasıl mat etmiştir? Övenlerin kim olduğunu da bu
kitaptan öğrenebilirsiniz. İkisinin adını vereyim: Prof. Dr.
Şerif Mardin, Necmettin Şahiner (Bilinmeyen
Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî kitabında
mebzul miktarda mucize okursunuz), Hürriyet gazetesinde şimdi benim
yerimde yazan Taha Akyol, Zaman gazetesi yazarlarının tamamı ve
öteki İslamcı gazeteler.
"AKP
HALKA KARŞI İÇSAVAŞTA!"
-Yazıyorsunuz
ki "AKP'nin yaptığına içsavaş denir. (...) Bir içsavaş üç
alanda yapılır: 1. Yönetimde. 2. Basında, 3. Savaş meydanında."
Aynen, halka karşı, sahaya bu üç alanda da hışımla, hınçla,
Allah Allah indiler ama üçüncüde bir geri bastılar.. Bu miladı
ve yaklaşan seçimleri, AKP ve seçmen refleksleri bağlamlarında
değerlendirir misiniz?
-AKP
ve İslamcıları, aralarında bilinçli Müslümanlar da olmak
üzere, çağdaş, cumhuriyetçi ve laik halka karşı bir içsavaş
sürdürmektedir. AKP'nin üfürükleri, afyon dumanları altında
efsunlanıp kendinden geçen halkı hiçbir uyarı kendine getiremez.
Bu nedenle, durumdan solcuları, cumhuriyetçileri ve CHP'yi sorumlu
tutmak haksızlık olur. Halk ancak kendi iradesiyle bu esaretten
kurtulabilir. AKP, ahret safsatalarıyla halkı gütmektedir. Halk
ancak eğitim-öğretim sayesinde bu esaretten kurtulabilir. Nüfusun
yüzde 50'ye yakını kırık-dökük de olsa "Okul"
sayesinde afyondan kurtuldu. AKP bu nedenle okulları ele geçirmek
için saldırıya geçti. İşçiler, köylü-çiftçiler, emekliler,
esnaf ve zanaatkarlar, gençler AKP'yi istemedikleri için meydanlara
dökülüyor, sokağa dökülüyor. Köylüler HES'lere, yakışıksız
barajlara direniyor. Kadınlar insani ve yasal haklarını almaya
kararlı. Aydınlık'ta yayınlanan bir yazımda, AKP'ye oy vermemesi
gereken seçmen halkın 40 milyon dolaylarında olduğunu hesap
ettim. AKP Türkiye'ye ve insanlarımıza yakışan bir parti değil.
-Psikolojik
arka planla ne kadar yakından ilgilisiniz?
-İnsanların
özgür ve onurlu yaşamasını istiyorum.
-Araştırmalarınızda
hangi kaynaklardan faydalanırsınız ve özellikle İslamcıları
mercek altına sıkça alan, kendi deyişinizle "katı bir
Cumhuriyetçi ve laik düzene bağlı" bir vatandaş, bir yazar
olarak, dinler ve hele ki Kur’an sizin için nasıl bir referanstır
ve Kur’an’ın "sol"u nedir?
-Okuyorum.
Her şeyi okurum. Üç tek tanrılı dini iyi bilirim. Kur’an'ın
hemen hemen bütün Türkçe çevirilerini, Fransızca çevirilerini
okudum. İngilizce çevirilerine bakarım. Kur’an benim için
referans kaynağı değildir. Sadece referans gösterildiği zaman
kontrol ederim. Kur’an'ın solu bizim bildiğimiz eşitlikçi,
özgürlükçü, paylaşımcı sol değildir. Zenginlerin yoksullara
sadaka vermesini tavsiye eder. Bununla ilgili ayetlerin daha sonra
insanlar tarafından saptırıldığını düşünmekteyim. İslam
bir dindir. Bu dünyanın sorunlarının çözümlenmesinde referans
olmaması gerekir. Ku’an'ın 1400 yıldır adalet dağıttığını
söylerler. Müslüman ülkelerde adalet var mı? İnsanlara yaraşır
bir ahlak var mı?
Her
şeyin ilacı bilim ve yasalardır!
-------------------------------------------------------------