23 Nisan 2013 Salı

‘Komutanlar kendi iplerini çekti!’



Poyrazköy davası sanıklarından Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen, Hasdal Cezaevi’nde 2. kitabını kaleme aldı. Türkşen kitabında Balyoz duruşmalarındaki bazı komutanların davranışlarını eleştirdi.



Balyoz davasında 16 yıl hapis cezasına çarptırılan ve aynı zamanda Poyrazköy davasının sanıkları arasında yer alan Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen, tutuklu bulunduğu Hasdal Askeri Cezaevi’nde ikinci kitabını yazdı. 17 yıl önce Yunanistan’la yaşanan Kardak krizinde adaya çıkanSAT komandolarından biri olan Türkşen, “Kardak’ta Kahraman Hasdal’da Esir” adlı kitabında, Balyoz duruşmalarında üst düzey bazı komutanların davranışlarını eleştirerek, “Silah arkadaşlığının en üst seviyede sürdürülmesi gereken bir kurumda, mahkeme salonlarında yaptıkları savunmalarla, kendilerine olan güveni ve saygıyı sarsan, hatta yok eden bazı üst düzey komutanlar, adeta rütbe ve makamına uygun olmayan sözleriyle kendi iplerini kendileri çekmişlerdir” dedi.


‘Komplo çetesi’
Türkşen TSK’da disiplin anlayışının da değiştiğini anlattığı kitabında yargılanan komutanların duruşmalardaki tavırlarını eleştirdi. Türkşen, şunları yazdı:
“(...)TSK bu süreçte disiplin anlamında da önemli yaralar almış, bu yaraya sebep olanlar da yine TSK’nın geleneğine aykırı hareket eden kendi personeli olmuştur. Silah arkadaşlığının en üst seviyede sürdürülmesi gereken bir kurumda, mahkeme salonlarında yaptıkları savunmalarla, kendilerine olan güveni ve saygıyı sarsan, hatta yok eden bazı üst düzey komutanlar, adeta rütbe ve makamına uygun olmayan sözleriyle kendi iplerini kendileri çekmişlerdir. Bu anlamda tutuklu personel arasında Hasdal ve Silivri’de olmayı hak etmeyenler vardır ve bu personelin komplo çetesi tarafından iyi tespit edilemediği değerlendirilmektedir.”

‘Mahkemeye methiyeler’
Albay Türkşen, “TSK’nın disiplin ve onur anlayışına en büyük zarar veren gruplar ve hareketleri” başlığı altında da duruşmadaki bazı askerlerin tutumları şöyle sıraladı:
-  Mahkeme heyetine şiirler yazan, methiyeler düzenler.
-  Dini inancını öne çıkararak adaletten medet uman, ‘Ben de sizdenim’ havası yaratmaya çalışan “mütedeyyin” vasıflılar.
-  Davada yargılanan bir diğer silah arkadaşını/komutanını suçlayarak kendini aklamaya çalışan, “Ben yapmadım, ama o yaptıysa bilemem” diye savunma yapanlar.
-  2010 yılı Şubat ayındaki ilk tutuklamaların ardından Hasdal’da 4 ay tutuklu kalan, 102 kişilik yakalama listesinde adı bulunan, ancak hapisten çıktıktan sonra “Ben bir daha hapse girmeyeceğim” diyerek “nefesi kuvvetli bir hoca” bulan, davanın ilerleyen safhasında önce tutuklanmaktan kurtulan, ardından da hakkında beraat kararı çıkartmayı becerenler.
-  Önemli sayıdaki sanık avukatı adaletsizliği protesto ederek mahkeme salonuna dahi girmezken, avukatını zorla salona sokan, son savunmasını yapan, her duruşmaya takım elbise-kravatla gelerek, karar sonrasında iyi hal indirimi almaya razı olanlar.
-  Bu gruplar içinde en anlaşılmaz olanları da son gruptakiler oluşturmaktadır. Bir insan işlemediği bir suç için neden iyi hal indirimine razı olur, anlamak mümkün değildir. Acaba bu silah arkadaşlarımız işlemedikleri bir suç için 16 yıl yerine 13,5 yıl hapis yatmayı içlerine nasıl sindirebilmişlerdir?

Esra ALUS
Kaynak: Milliyet Gazetesi