15 Mart 2013 Cuma

Kelebeğin Kanadında İki Şair


Leyla Şahin: iki turna olup gittikleri yerden iki turna olup döndüler

 Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu, Kemal Uluser, Zonguldaklı büyük şair Behçet Necatigil'le şiiri ve arkadaşlığı paylaşmışlardır. Bütün bunlar Rüştü Onur'un şanslarıdır. Elbette Rüştü'nün yetenekli bir genç olması arkadaşlıklarının oluşmasını sağladığı gibi pekişmesini de sağlamıştır GENÇ yaşta dünyamızdan aynlan çok şair var. Bir bölümü yaşamın ağırlığını taşıyamadığı için intihar etmiş, bir bölümü yoksulluk ve yalnızlık sonucu hastalanıp ömrünün baharında terk etmiştir dünyayı. Edebiyatımızın şairler defteri bu anlamda bir hayli kabarık: Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu, Orhan Veli, Cahit Sıtkı Tarana, Nilgün Marmara, İlhami Çiçek, Soysal Ekinci, Zafer Ekin Karabay, Kaan İnce, Cenk Koyuncu, Özge Dirik ilk aklıma gelenler. Buna Sivas'ta yakılardan da ekleyebiliriz. Ne acıdır ki bazan mevcut sistem ve iktidarlar şairi ateşe verebiliyor. 

KISA VE TRAJİK

1993 Sivas'ında olduğu gibi. Zonguldaklı şair Rüştü Onur, arkadaşı Muzaffer Tayyip gibi, inci hastalığına yakalanıp 22 yaşında ölmüştür. Rüştü Onur'un şiirlerini ve mektuplannı " Mektubun Avcumda " adı altında kitaplaştırarak (kapak, mizanpaj, iç baskı bağlamında ferah bir çalışma yaparak), unutturmamış olan şair Leyla Şahin'le konuştuk. " Mektubun Avcumda " adlı kitabı İbrahim Tığ ile birlikte hazırladınız. Daha önce Rüştü Onur ile ilgili birkaç çalışma yapıldı. Bunların ilki Salah Birsel'in hazırladığı " Rüştü Onur Kitabı " (1956). Sizin çalışmanızın, ondan ve benzerlerinden aynlan tarafları nelerdir? Rüştü Onur'un hayatı kısa olduğu kadar trajik de bir hayattır. Bu kısa ve trajik hayatın umutlu bir yanı var gene de. Şair İstanbul'a uzanabilmiş ve Türk dilinin has şairleriyle arkadaşlık, dostluk oluşturabilmiştir. Salah Birsel, Necati Cumalı, Oktay Rifat, Behçet Necatigil şairin iletişimde olduğu arkadaşlarıdır. Ayrıca Orhan Veli, M. Cevdet Anday ve 40 Kuşağı'nın pek çok şairi bu gencin farkındadırlar. Günün koşullan gereği bu iletişim daha çok mektuplarla gerçekleşiyor. Behçet Necatigil, şairin Zonguldak'tan lise öğretmeni ve arkadaşıdır. 

ARKADAŞLIK

Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu, Kemal Uluser, Zonguldaklı büyük şair Behçet Necatigil'le şiiri ve arkadaşlığı paylaşmışlardır. Bütün bunlar Rüştü Onur'un şanslandır. Elbette Rüştü'nün yetenekli bir genç olması, gündem deki edebiyatı yakından izlemesi, sanat / edebiyat sorunlan üzerine düşünmesi ve yazması, arkadaşlıklannın oluşmasını sağladığı gibi pekişmesini de sağlamıştır. Daha önce Rüştü Onur üzerine yapılan çalışmalar şiirlerinin toplamını, şairlerle olan yazışmalarını ve Rüştü için son yıllar yazan şairlerin de eklenmesiyle oluşan bir bütünü içeriyor. İbrahim iki yıl önce böyle bir çalışma yaptı; " Rüştü Onur " 1 anmamış, bilinmeyen mektuplan içeriyor. 1942'de evlenip yalnızca kırk gün evli kalan bu iki gencin daha uzun yaşamalarına hayat izin vermiyor. Evliliklerinden kırk gün sonra Mediha Hanım Mediha Hanımın ölümünden on beş gün sonra da Rüştü Onur dünyamızdan aynhyorlar. Biri 19, biri 22 yaşındadır! Mektuplann yanı sıra Rüştü'nün daha önce yayımlanmamış şiirlerini, fotoğraflannı da içeriyor Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu 40 Kuşağı şairlerinden olup, bu geniş yelpazede, ömürlerinin kısa olmasından ötürü kalın bir çizgi oluşturamamışlardır elbette adlı kitap bu alanda kapsamlı bir çalışmadır. " Mektubun Avcumda " ise, Rüştü Onur'un sevdiği kadına yazdığı mektuplardır. Rüştü, İstanbul'dan Zonguldak'a dönerken vapurda Mediha Sessiz'le tanışıyor. Mediha Sessiz Beşiktaş doğumlu ve Beşiktaş'ta yaşayan bir ailenin kızı. Lise sonrası memurluk sınavlanna girip kazanmış ve Karabük Demir Çelik Fabrikası'nda çalışmak üzere Anafartalar vapuruyla Zonguldak'a gitmektedir ailesiyle. » 

MEKTUPLAR

Karabük'e Zonguldak'tan karayoluyla geçeceklerdir. Bu yolculuk iki gencin aşkını başlatır. İki turna olup uçarlar Zonguldak'a! Bu yolculuktan sonra başlar mektuplaşmalan. işte " Mektubun Avcumda " şimdiye kadar hiçbir yerde yayım kitap. İlk kez ortaya çıkan bu yeni malzemeler bize şairin hayatı hakkında, şiiri hakkında daha ayrıntılı bilgiler veriyor.? Yılmaz Erdoğan, Rüştü Onur ve arkadaşı Muzaffer Tayyip Uslu'nun hayatını " Kelebeğin Rüyası " adıyla beyaz perdeye aktardı. Kitabın raflarda yerini alması, filmin gösterimi ile eş zamanlı tarihe (22 Şubat'a) denk geldi... Siz Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip gibi iki şairin beyazperdeye aktanlmasını nasıl buldunuz; kitabın ilgi görmesinde etkili oldu mu? Hazırladığımız kitabın Yılmaz Erdoğan'ın filmiyle zaman bakımından örtüşmesi işin ticari boyutudur. Sonuçta bir yayınevi ticari bir kuruluştur ve piyasanın koşullarıyla davranmak durumundadır.

EVRAKLAR

Rüştü Onur'un baldızı yani Mediha Hanımın kız kardeşi Sabahat Sessiz, halen yönetiminde bulunduğum Türkiye Yazarlar Sendikası'nın bürosunda, biz iki şaire dosyayı teslim ettiği gün Kaynak Yayınlan'na gittik. Yayınevi önce kendi şiir dosyalanmı getirdiğimi zannetti (Kerem Tarihi ile Tuz Dağlan). Yayınevinin Genel Yayın Yönetmeni Sadık Usta ve çalışma arkadaştan kitapla ilgili yoğun bir çalışmaya başladılar. Kitap bir hafta içinde hazır oldu; bütün aşamalannı takip ettim. Rüştü Onur gibi hayatın zalim davrandığı genç ve yetenekli bir şairin edebiyat dünyamıza yeniden hatırlatılması söz konusu olduğu gibi, bana güvenmiş olan Sabahat Sessiz Hanıma da bir sorumluluğum vardı; kitabın bütün aşamalannda bulundum. Yılmaz Erdoğan'm " Kelebeğin Rüyası " adlı filmin vizyona girmesiyle kitap raflardaki yerini aldı. Hatırlatmaya gerek yok ama söylememde bir sakınca da yok: Yayınevinin bana verdiği iki nüsha telif sözleşmesine elimi bile sürmedim. Bu telif benim hakkım olamazdı.

ÖNEMLİ

Sabahat Sessiz Hanımefendi varken, Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip için çaba gösteren Zonguldaklılar, Devrekliler varken; benim böyle bir şeyi kabul etmem mümkün dolamaz. Edebiyat dünyamız için önem taşıyan bir çabanın içinde oldum ve sonuçlandırdım. Hepsi bu. Yılmaz Erdoğan'ın filmi kuşatıcı bir çalışma. İçerik olarak, biçim olarak yüksek kalitede bir sinema dilme ulaşmış Yılmaz Erdoğan " Kelebeğin Rüyası " nda. Rüştü Onur'u oynayan Mert Fırat ve Muzaffer Tayyip'i oynayan Kıvanç Tatlıtuğ çok başanlı bir oyunculuk sergilemişler. Behçet Necatigil rolündeki Yılmaz Erdoğan'a övgü bile az kalır! Siz bir oyun yazdınız: " Lirik ve Hüzünlü Bir Hayat: Rüştü Onur ". Şair için yazılmış yazılarınız var. 2011'de Kurgu Yayınlan'ndan çıkan " Rüştü Onur " adlı kitapta bir yazınızı hatırlıyorum.

ŞAİR LEYLA SOKAĞI

Rüştü Onur'u çok uzun yıllardan bu yana düşünmekteyim. Gençlik yıllarımdan aklımda " Şair Leyla Sokağı " adlı şiiri kalmıştı. Bu şiiri Cahit Sıtkı'nın " Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan / Gençliğimi yaşamak istiyorum yeni baştan " dizeleriyle birlikte hatırlarım hep nedense. Ayrıca benim gençliğimin de bir bölümü Beşiktaş'ta geçti. Rüştü Onur'la Muzaffer Tayyip'in genç Karabük'e Zonguldak'tan karayoluyla geçeceklerdir. Bu yolculuk iki gencin aşkını başlatır. İki turna olup uçarlar yaşta ölmeleri bir şair olarak içimde sızı bırakmışür hep. Ama ben onlan ve özellikle Rüştü Onur'u 1990'lann başında düşünmeye başladım daha çok. Hem şair, hem insan, hem kadın, hem de anne olarak onun hayatında içimi sızlatan şeyi daha sonraları kavrayabildim. " Şarkısı Yanm Kalmış Bir Şair " adlı yazımı 1990'lann başında yazdım. " Lirik ve Hüzünlü Bir Hayat: Rüştü Onur " adlı oyunu ise şairin 70. Ölüm Yıldönümü'nde hazırladım.? Yürek yakan şürler ve mektuplar yazmış olan Rüştü Onur, 1940 şiirinin önemli bir şairi. Orhan Veli, Oktay Rifat, Necati Cumalı, Melih Cevdet Anday ve Salah Birsel'le aynı kuşaktan geliyor olmasına rağmen, şiir dünyamızda bugüne kadar önemsenmemiş, değerinin anlaşılamamış olmasını nelere bağlıyorsunuz? 40 Kuşağı şairlerini konuşalım kısaca. 1940 Kuşağı Türk edebiyatında ve Türk şiirinde ayn bir yere ve öneme sahiptir. Diyebilirim ki şair ve şiir yelpazesi en geniş kuşaklardan biridir. Bunu yazılanmda, benimle yapılan daha önceki röportajlarda da belirtmiştim. İçinde yer aldığınız 80 Kuşağı şairleri için de bunu düşünür müsünüz? 80 sonrası yazılan şiirde de geniş bir yelpaze görünüyor. Bu belirlediğiniz yer bana anlamlı geldi. Evet, Türk şiirinde iki geniş yelpaze vardır. Bunlardan biri 40 Kuşağı şiiri ise öbürü 1980'lerin şiiridir. Ama önce 40 Kuşağını konuşalım. Garip hareketi (Birinci Yeni) şairleri şiirimize başka bir soluk başka bir eda getirmişlerdir. Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat bu hareketin temsilcilerinden olup zaman içinde şiirlerini başk ^ bir yere taşıdıklarını görüyoruz. »

ERKEN ÖLÜM

Orhan Veli erken ölmüştür. Ama onun son dönem şiirlerinde bu evirilmenin bu dönüşümün izlerini görüyoruz. Behçet Necatigil, Salah Birsel, Cahit Külebi, Necati Cumalı, Sabahattin Kudret Aksal, İlhan Berk ve daha pek çok şair kendi başına bir okul gibi varlık göstermişlerdir. Garip hareketinin temsilcileri Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat'la sınırlı değildir elbette. Cahit Saffet İrgat, Suat Taşer, Orhon Murat Anburnu ve daha pek çok şair Türk dilinin en güzel şiirlerini yazmışlardır. Örneğin Cahit Irgat'ın şiiri önemli bir şiir olup üzerinde düşünülmesi gerekiyor ve henüz bu şiir üzerinde bir çalışma yapılmadı. 40 Kuşağı şairlerinin bir başka kanadı toplumcu, devrimci şairlerin oluşturduğu bir delta var. Enver Gökçe, Ahmed Arif, Niyazi Akınaoğlu, Atilla İlhan, Hasan İzzetin Dinamo, Rıfat İlgaz, Ö. Faruk Toprak ve bu kuşağın daha genç temsilcileri olan Arif Damar (Arif Barikat), Şükran Kurdakul. »

DERİNLİKLİ

Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu 40 Kuşağı şairlerinden olup, bu geniş yelpazede, ömürlerinin kısa olmasından ötürü kalın bir çizgi oluşturamamışlardır elbette. Düşünün Cemal Süreya ilk kitabını 27 yaşında çıkarıyor. Metin Alhok sanıyorum 40 yaşına yaklaşmışta ilk kitabını çıkardığında. Enver Gökçe'nin Ahmed Arifin kitaplan da öyle. Kendi adıma söyleyeyim yayınlanan ilk şür kitabım " Kırlangıç Yıldızı " Enver Gökçe Şiir Ödülü'nü aldığında 33, kitap yayınlandığında 34 yaşındaydım. Rüştü Önur yalnızca 22 yıl yaşamış bir şair. Bu kitapla Rüştü Onur'u daha derinlikli görebiliyorum. Mediha ile Rüştü bu kitapla aramıza döndüler. İki turna olup gittikleri yerden iki turna olup döndüler!