11 Aralık 2013 Çarşamba

Tek adam yönetimi budalaca bir düşünce!


Orhan Çekiç, Maltepe Üniversitesi'nin Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı... Aynı üniversitenin Atatürk Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğünü de yapıyor. Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nde de ders veriyor. Bugüne kadar Kurtuluş Savaşı sürecini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarını anlatan dört kitap yazmış. Yeni kitabı "1938, Son Yıl" ise 31 Aralık 1937 gecesinden, 10 Kasım 1938'e kadar Atatürk'ün son yılını gün gün anlatıyor...
Bunu yaparken "geriye gitme" yöntemiyle Kurtuluş Savaşı'ndan sonraki "sancılı yıllar"dan hiç bilinmeyen anekdotlar aktarmayı da büyük bir ustalıkla başarıyor.

***
Hemen belirtmeliyim ki; bu kalın kitabı üç günde yutarcasına okudum. Çünkü en karışık tarihi olaylar bile akıcı bir roman sadeliğinde kaleme alınmış.
En önemlisi, "Ben o yıllar hakkında çok kitap okudum, her şeyi çok iyi biliyorum" diyenler için bile "yeni çok şey" var bu kitapta...
Özellikle Cumhuriyet'in ilanından hemen önce, Atatürk'ün en yakın beş silah arkadaşının yaptığı muhalefet öylesine canlı anlatılıyor ki; insan kendisini tüm o konuşmalara tanık olmuş gibi hissediyor.
Örneğin ben Rauf Bey'in Atatürk'e söylediği şu sözleri ilk kez okudum:
"Kemal, benim boğazımda padişahın ekmeği var. Ben yediğim ekmeğe ihanet etmem kardeşim. Üstelik benim rejim sorunum da yok. Padişah bir İslam Halifesi, ben de bir Müslüman’ım. Dini terbiyem nedeniyle padişaha bağlıyım. Kaldı ki Kemal, o makamlar uhrevi makamlar. Senin, benim gibi kişilerin ulaşabileceği makamlar değil. Bu milletin yüzlerce yıldan bu yana alıştığı yönetim de mutlakıyet yönetimidir, cumhuriyet değil. Bu topraklarda bin senedir bir kişi 'Otur' dedi, herkes oturdu; 'Kalk' dedi, kalktı. Çünkü onlar kendilerini 'ümmet' görüyorlar, sen ise 'millet' diyorsun. Onlar kendilerini 'kul' kabul ediyor, sen 'yurttaş' diyorsun. Bu böyle gitmez."
Bugünkü cumhuriyet düşmanlarının yaptıkları bizim moralimizi bozmaya yetiyor ya; bir de Atatürk'ü düşünün… O, en yakın silah arkadaşlarının muhalefetine karşın moralini bozmamış ve ideallerinden vazgeçmemiş.
***
Kitapta, Atatürk'ün "başkanlık" sistemine bakışma yer veriliyor. Gerçi Recep Tayyip Erdoğan bile artık konuyu rafa kaldırdı ama nasıl olsa günün birinde ısıtıp yeniden önümüze koyacaktır diye o bölümü de aktarmak istiyorum:
"Bazı yazarlar, Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın genel olarak mutsuz olmasını, Atatürk'ün hükümetin yani fiilen işin başında olmamasına bağlıyor ve ABD'deki başkanlık sistemini öneriyorlardı. Bir gün Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak konuyu açtı ve görüşünü sordu.
Atatürk, Soyak'a döndü ve bu tür 'tek adam' yönetimlerini katiyen onaylamadığını, bunun kadar budalaca bir düşünce olamayacağını söyledi. Sonra da şöyle devam etti:
'Şaşarım o efendilerin aklı perişanına. Hep biliyoruz ki, memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca amillerinden biri de budur. Biz öteden beri böyle bir idareyi bertaraf etmek için mücadele ettik. Şimdi nasıl olur da benim aynı yola gitmekliğim, yeniden devlet hayatında tarafımdan böyle bir çığır açılması istenebilir.
'Diktatörlüğün ne olduğunu bilmeyen, bilmediğini de bilmeyen 'Atatürkfobi' hastası pek çok yazar-çizer tayfası, Atatürk'e 'diktatör' der. Böyle bir öneriyi reddeden biri nasıl diktatör olabilir?"
***

Dedim ya; yakın tarih konusunda çok iddialı olabilirsiniz… Ancak bu kitabı okuyup bitirdiğinizde, aslında pek çok şeyi bilmediğinizi ya da hiç duymadığınızı düşüneceğinizden eminim.

----------------
1938 Son Yıl Kitabını %25 İndirimli Satın Almak İçin Tıklayın;