30 Eylül 2013 Pazartesi

OKUDUKLARIM



    Sadece genç bir gazetecinin değil, Türkiye'nin dramı... Gazeteci Çağdaş Ulus'un "Cemaat isterse" adlı kitabının ilk okuru benim, önsözünü de ben yazdım. Kitap, 21. Yüzyıl Türkiyesi'ndeki bir "tutuklama" skandalını anlatıyor. Çağdaş Ulus konusunda asla tarafsız olamam. Bunun nedenini daha. iyi anlamanız için, kitaba yazdığım önsözü aynen aktarıyorum:


    20 Aralık 2011 sabahı, her zamanki gibi yoğun bir trafikte işe gitmeye çalışıyordum. Radyodaki müzik bitti; haberler başladı. Spiker, İstanbul polisinin o sabah yeni bir "örgüt operasyonu"ııa start verdiğini tok bir sesle anons etti. Merakla haberin devamını dinlemeye başladım. Operasyonun, PKK'ıım şehir yapılanması KGK'nm'medya ayağı'ııa. yönelik olduğunu öğrenince ürperdim! Bu, meslektaşlanma yönelik yeni bit- tutuklama sürecinin başladığı anlamına geliyordu. Tam içimden, "Bakalım piyango bu kez kime vurdu?" diye geçiliyordum ki spiker, gözaltına alınan gazetecilerin isimlerini ve çalıştıkları kurumları sıralama başladı. Ne yalan söyleyeyim, duyduğum isimlerin çoğunu tanımıyordum. Spiker listenin sonlaıına doğru gelmişti ki, radyodan yükselen "Çağdaş Ulus, VATAN GAZETESİ" anonsuyla tüylerim diken diken oldu. Hemen arabayı park şeridine çekip, gazetenin Yayın Koordinatörü Tayfun Hopalı'yı aradım.''Hayırdır müdür? Ne oluyor?" "Çağdaş'ı aldılar abi..." "Ben tanıyor muyum? isimden pek çıkaramadım..." "Tanıyorsun; bizde polis muhabirliği yapıyor. Gece çalışıyor. Hatta birkaç haberini de sana gelip okutmuştu." işte o anda gözümün Önünde ufak tefek, temiz yüzlü, kısa saçlı, mahcup bir genç belirdi. Hemen arabayı çalıştınp, hızla gazeteye ulaştım. Önüme gelen herkese Çağdaş'ın neden gözaltına alınmış olabileceğini sordum. Bütün çalışma arkadaştan, onun ne PKK'yla ne de KCK'yla bir ilişkisi olabileceğine inanmadıklarını söylüyordu. istihbarat servisinin deneyimli muhabiri Meltem Günay, "Ben kefilim Mustafa Bey... Kardeşim kadar kefilim en az! Bu işte bir yanlışlık var... Çağdaş, her gazeteci gibi sadece haberle yatıp, haberle kalkar... Eğer birileriyle kazayla görüşmüşse, habere ulaşmaktan başka hiçbir kastı yoktur" deyince, benim için akan sular durdu! Hemen Çağdaş'ın gözaltına alınmadan önce yaptığı bütün haberleri, gittiği yerleri, konuştuğu kişileri büyüteç altına aldım! Tablo netli: Gencecik bir meslektaşım, henüz gazeteciliğinin üçüncü yılında büyük bir hataya, ya da komploya kurban gidiyordu. Bilgisayarın başına oturdum ve ertesi günkü gazeteye, "Ben Çağdaş'a inanıyorum" başlıklı bir yazı yazdım! İşte o yazıyla. Çağdaş'ın tam dokuz ay sürecek tutukluluk macerasının içinde buldum kendimi... Ancak öyle bir dönemden geçiyorduk ki bitine kefil olmak gerçekten de büyük bir sorumluluk yüklüyordu insanın omzuna... Bu yüzden kimse elini ateşe sokmuyordu! Yani... Diğer deyişle, bu "küçük" meslektaşım başıma kalmıştı! Dokuz ay boyunca Çağdaş'ın genç ve çalışkan avukatı Hüseyin Ersöz'le birlikte kılı kırk yardık! Ona atılı suçlan işlemesinin olanaksız olduğunu gözler önüne serdik! Ancak bırakın savcıyı ve hakimleri, Çağdaş'ın masum olabileceğine gazetedeki bazı arkadaşlarımızı ikna etmekte dahi sıkıntı çektik! Kimi açıkça "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz", kimi de "Aman bu işe beni bulaştırmayın" diyordu. Bulaşmadılar! Sadece gazetedeki o dostlarımız değil, 16 bin aktif çalışanı olan istanbul medyasından birkaç kişi dışında herkes uzak durmayı tercih etti. Onların bu kaçışı, benim Çağdaş'a daha fazla sarılmama neden oldu. Kızımdan sadece bir yaş büyüktü bu genç adam! Yani... Oğlum olabilirdi... Oldu da zaten! Dokuz ay boyunca durmaksızın yazıştık; bu mektupların çoğunu gazetede yayınladım. Davanın ilk duruşmasına yaklaştığımız günlerde artık Çağdaş'ın suçlu olabileceğine yüzde 1 bile ihtimal vermiyordum. Sonunda haklı çıktım! Sarıldığım, inandığım, güvendiğim bu genç adam, henüz ilk duruşmada diğer sanıklardan farklı olarak tahliye edildi! Avukat Hüseyin Ersöz. savcının Çağdaş'a isnat ettiği suçlamalara ait sözde kanıtları tek tek çürüttü! Ve hakim, Çağdaş'ın adını söyleyip tahliyesini açıkladığı anda inanmayacaksınız ama sevinemedim! Çünkü bu, 25 yaşmdaki genç adamın hayatının 27'de birinin resmen devlet tarafından çalındığının "itirafı" anlamına geliyordu... (./.)

   Çağdaş'ııı davası hâlâ devam ediyor. Tutuklu sanıkların sayısı 22'ye düştü. Bu ülkede "yarın"ının ne getireceği belli olmaz, ama ilk yazımın başlığında olduğu gibi, ben Çağdaş'a hâla kendim kadar inanıyor ve güveniyorum. İktidarın tüm muhalifleri aynı sepete koyarak sindirme operasyonu yürüttüğü bugünlerde Çağdaş, "kör bir kurşun"la vurulmanın adıdır! Umarını bu ülkenin emniyet ve adalet güçleri, ona yaşattıklarını bir daha hiç bir meslektaşıma yaşatmaz...

   Çağdaş'ın kitabında, kendini hiç beklemediği bir anda cezaevinde bulan gencecik bir gazetecinin yaşadıktan anlatılıyor. Bu kitabı herkese öneriyorum!

-------------------------------------------------------------
Cemaat İsterse Kitabını %25 İNDİRİMLİ Satın Almak için Tıklayın;