7 Mart 2013 Perşembe

CÜNEYT ARCAYÜREK: HA ALİ HA VELİ!


Görünen köyün kılavuz istemediği bir kez daha kanıtlandı. Hiç istemediğimiz halde bir gerçeği, yazık ki yinelemek zorunda kalıyoruz. RTE’nin, tek başına iktidarı ele geçirdikten sonra yaşamı boyunca dinci amaçlarına engel gördüğü, konuşmalarında, açıklamalarında üstünü örtmesine karşın, olumsuz duygular beslediği TSK komuta heyetini tasfiyeyi, yerlerine kendi anlayışlarına yatkın, laiklik karşıtı uygulamalarına karşı çıkmayacak komuta heyeti getirmeyi planladığını 2003’lerden bu yana Güncel’de birçok kez yazdık.

Bu saptamadan kuşku duyanlar, internetteki Cumhuriyet arşivine başvurabilirler.

Bu amacını gerçekleştirmek için önce komuta heyetinde aradığı ilk müttefik AKP iktidarı dönemlerinde Genelkurmay Başkanlığı görevini üstlenen Org. Hilmi Özkök oldu. Onu Yaşar Büyükanıt izledi.

Son merhalede komuta heyetinde dilediği temizlik sonuçlanmıştı ve komuta heyetinin başına, Başbakan karşısında şak diye hazır ola geçen, ülke sorunları karşısında dut yemiş bülbül misali, özel mi özel bir komutan getirdi.

Ne var ki, RTE’nin TSK ile bağlantılı amaçları komuta heyetiyle kısıtlı değildi...

***

Her şeyden önce, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine, Atatürk devrimlerine gönülden bağlı, ulusal çıkarlarımızın inatçı savunucuları olan Türk ordusunun her kademedeki değerli subaylarından da kurtulmak gerekiyordu.

Balyoz davası ile Deniz Kuvvetleri’ni oramiralsiz bırakan son aşamaya değin, TSK’de Cumhuriyet’in temel ilkelerine sıkı sıkıya bağlı üst rütbeli subaylardan yargı yoluyla kurtulmayı tetikledi.

Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner; tutuklu subaylara komuta etmeye, ordu bünyesindeki iktidara hoş görünmeyen subayların içeriye alınmalarına dayanamadı istifa etti.

Hasdal’da yatan, Balyoz davası mağduru, içeri alınmazdan önce Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı olan Tümamiral Semih Çetin; “Bir İhanetin Öyküsü” adını verdiği ilginç kitabında, oramiralin istifasıyla doğrudan bağlantılı olduğu yorumları yapılan bir olay anlatıyor.

Kadere bakın:

Oramiral Güner istifasını; Gölcük’e kimliği belirsiz bir ihbar mektubuyla gelen “bir gece yarısı donanma karargâhını yerle bir eden savcılara o günün anısı olarak deniz motifi taşıyan kravat hediye eden”, (olayı isimlendiren tek gazete Sözcü’deki habere göre) zamanın donanma komutanı, -elbette hükümetin onayı ile- şimdinin Deniz Kuvvetleri Komutanı Murat Bilget’e gönderiyor.

Medya istifaya kravat olayının neden olup olmadığı üzerinde durmuyor.

***

Deniz Kuvvetleri’nde çoğu amiral albay 112 muvazzaf subay tutuklu.

Oramiral Güner’in eşi Fatma Güner’le konuşan Saygı Öztürk’ün yazdığına göre; Bayan Güner; “kocasının bu koşullarda çalışmaktan rahatsız olduğundan istifa ettiğini...”

...Oramiralin “salı günü istifadan önce Ankara’da kimi görüşmeler yaptığını ve hatta rahatsızlığının nedenlerini Başbakan RTE’ye de anlattığını” söylüyor.

Oysa, kuvvetlerdeki tasfiyeyi canı gönülden destekleyen, üstü örtülü konuşmalarıyla tasfiyeyi kışkırtan bu Başbakan ile derde çare aramak...

...balığın kavağa çıkması gibi olanaksız bir beklenti!

***

Yadsınamaz gerçek ortada:

Yaşanan bu süreç; dinci içerikteki amaçlarını gerçekleştirmeye tek engel gördüğü, Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine, Atatürk devrimlerine gönülden bağlı, ulusal çıkarlarımızın savunucusu olan TSK’deki general ve subaylardan kurtulmayı amaçlayan intikam sürecidir.

Bu süreç; şişirilmiş, düzmece, çürük çarık belgelerle içeride yatan Balyoz davası tutuklularının, şimdi de donanmada casusluk ve cinsel ilişkileriyle suçlanarak içeriye alınanların ortak kanısı; askeri vesayetin sona erdirildiği, darbeleri yargılıyoruz şemsiyesi altında, TSK’nin tasfiye edildiği bir süreçtir. Devam edeceğe benziyor.

***

“Orduyu yedek subaylarla da yönetirim” diyen; ha Adnan Menderes kafası, ha RTE kafası.

Nereden bakarsan bak; ha Ali ha Veli!


Kaynak:  Cumhuriyet Gazetesi