12 Aralık 2013 Perşembe

Ekrem Ataer’e mektup


Merhaba Ekrem Ataer,
Bunca yıl yaptığın çalışmalar içinde bunca zor bir işe soyunmamıştın, cesaretini kutlarım. Ömer Hayyam’ı bestelemeye başlamışsın. Bilmediğin dilin, zamanı farklı bir felsefecisinin söylediklerindeki, yalnız söylenişte değil özdeki ahengi keşfetmek, yorumlamak, dudak uçuklatacak bir iş. Bu şiirleri söyleyen bir de bilimciyse, Tuncel Kurtiz’in dinleyip heyecanlandığı kadar var. İyi bir iş çıkarmışsın. Kutlarım.
Bu kutlamaya edebiyatın inceliklerini anlamayı iş edinen Ece de dâhil elbet. Eşin Ece Ataer.
Kaynak Yayınlarından yayımlanan kitabı okudum, CD’yi dinledim .(Edmond Sullivan’ın 1856’daki gravürlerine hayran olduğumu söylememe gerek var mı?) Müzikçi, edebiyatçı ne çok uzmana danışmışsın. Sözlerini, yorumlarını toplamışsın.

Ama bence senin için en iyi öğretici Hüsrev Hatemi olmuştur. Hem Farsça biliyor, hem şair. Hem Doğu edebiyatlarını iyi bilir. Şanslısın Ekrem Ataer. Şairlerin çoğu tercüme edilebilir, yüzyılları aşabilirler.  Çünkü bu çoğunluk yaşamanın güzelliğini, geçiciliğini söylerler. Gençliği, aşkı... Ölümün korkusunu.
Varoluşu tartışan, bunu dile getiren, yaradılışın nedenini sorgulayan felsefecilerdir. Felsefeye şiiri katan öyle çok değil. İslam felsefesinde önemli bir parantez olan “mutezile”  inancında bir şair döneminde bile yeterince kavranmamıştır.. Cenneti, cehennemi kabul etmeyen bir inançtır mutezile.  Akliyyun da denir. Aklı inançtan üstün görür çünkü.
Türk müziğini iyi bilirsin. Halk müziğini de. Aklımda bir gece yarısı bir muhabbetteki doğaçlamamız var. Kırın ortasında yanan ateşin ışığında bir dostlar sofrası. Çalıyorsun, durakladığında ben dizeler söylüyor gibiyim. Adnan da katılıyor sanki. İçmeden sarhoş gibiyiz. Belki de bir düş. (Hangi kasabaydı, ya da köy?) Çünkü onca tat aldığımız ortak çalışmayı tekrarlamadık.
Ama ben cemin neler tattırdığı duyguları anladım. İnsanın “dara durup”, “görgüye çıkıp” yanlışlarını söyleyebilmesi, arınması için böyle bir esriklik gerekir. Alevi cemlerinin en önemli kişisinin saz çalıp nefes söyleyen zakir oluşu bu yüzden. Sazın, sözün insanı arındırması gerekiyor. İnsanın yaradılışındaki tanrısal özü fark edecek kadar arınmalı dış dünyadan. Öte yandan yalnız kendisindeki değil dünyadaki yanlışları düzeltmeyi başaracak gücü duymalı.
Müziğin gücü ona sözcükler katılmadan da insanı büyüler. O müziğe sözler katıldığında ya müziğin gücünü artırır ya da azaltır. Senin seçtiğin kişinin her sözü müziğin altını çiziyor. Müzik de sözlerin tonunu ağırlaştırıyor. Bu sözlerdeki yaşama gücü, insanı küçümseyen inatçı sofu anlayışı yerle bir ediyor.
Sevgili Ekrem Ataer, Kitabında Adnan Özyalçıner’den Adnan Binyazar’a Fikret Otyam’dan Doğu Perinçek’e, Timur Selçuk’tan Hıfzı Topuz’a pek çok yazarın yazısı var. Sabahattin Eyüboğlu’nun çevirilerinin önemi biliniyor. CD’deki  İran’dan Ahmet Şamlu’nun, Japonya’dan Kitaro’nun hazırladığı  alt yapı uzmanlarca ayrıca değerlendirilmeli.
Bence bu çalışmanın, Ekrem Ataer’in Besteleriyle Ömer Hayyam’ın  başarısı ortak çalışmanın başarısıdır... Bir sınava girişmişsin ele güne karşı. Başarmışsın. Nice sınavlara ve başarılara.

-----------------------------
Ömer Hayyam CD+KİTAP %25 İndirimli Satın Almak İçin Tıklayın;