3 Eylül 2013 Salı

ETEM ORUÇ: SUMERLİLER TÜRKLERİN BİR KOLUDUR...



100. Yaşını yeni kutlayan Atatük’ün yiğit kızı, Sumer Kraliçesi, Sumeroloğ, bilim kadını...


SUMERLİLER TÜRKLERİN BİR KOLUDUR
100. Yaşını yeni kutlayan Atatük’ün yiğit kızı, Sumer Kraliçesi, Sumeroloğ, bilim kadını Sayın Muazzez İlmiye Çığ’ın son kitabının adı; “Sumerler Tüklerin Bir koludur” Sumer-Türk Kültür Bağları kitabı Kaynak Yayınlarından çıktı. Haziran 2013 çıkan bu kitap Atatürk sevdalısı Muazzez İlmiye Çığ’ın Atatürk’e olan bir borcunun ödenmesidir.
Yüce Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı başardıktan sonra Osmanlı Devletince dili küçümsenen, yüzyıllardır ezilmiş, horlanmış, aşağılanmış Türk Ulusunu öz benliğine kavuşturmak için bir çok devrimler yaptı. Ulusal değerlerine sahip çıkmayan ulusların, uluslar arasında da değeri olmuyordu. Cumhuriyetin ilânı ve harf devrimiyle başlayan bu yenileşme süreci yıllardır kullaştırılmış Türk toplumunu önce birey yapabilmek için kültür devrimlerini  devam etti.
Dil devrimini, tarih devrimini yaparken çoğunun hayallerine sığmayan, bazıları tarafından alaya alınan tezler ortaya attı. Bunlardan biri, “Güneş Dil Teorisi” ikincisi de Sumer ve Etiler’in (Hititler) Türk olduğu teziydi. Dünyaya hep Batılıların gözüyle bakmaya alışmış bilim adamlarının tepkisini çekti bu tezler. Ama bazı kafalarda da soru işaretleri bıraktı.
Kuşadası, Söke, Nazilli Kültürel etkinliklerinde hep birarada olduğumuz Sayın Muzzez İlmiye Çığ, Atatürk’ün bu tezlerinin çok doğru olduğunu, onun tezlerini doğrulamak için ölesiye değin bilmsel çalışmalarını sürdüreceğini söylüyordu. Atatürk’ün ümmetten ulus yaratma çabalarından rahatsız olan çevreler, sinsi sinsi çalışarak, demokrasinin olanaklarından da yararlanarak, Atatürk devrimlerini ve eserlerini birer birer yok etmeye, tarih sayfalarından silmeye çalışıyorlar.
Muazzez Hanımın Nazilli’ye geldiği günler, Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın kapısına da kilit vurulduğu günlerdi. Kültürel etkinlikten önceki zamanımızda Nazilli’yi gezdiriyordum, Sümerbank Fabrikasını görünce ağlamaya başladı. Derin bakışlı gözlerinden, inci gibi yaşlar, nurlu yüründen aşağı süzülüyordu.
Oğlum, bu fabrika açıldığında ben yirmi üç yaşında bir genç kızdım. Babam bir bayram önünde bize giysi diktirsinler diye Nazilli Basması getirmişti. Üstü güllü, çiçekli bir basma. Bayram önü diktirip giydik, nasıl da seviniyoruz. Yerli malı,Türk’ün malı… Yürüyüşümüz bile değişmişti, çok gururlanmıştık. Atatürk’e ait ne varsa yok ediyorlar yavrum,” diyerek sarsıla sarsıla ağlıyordu.
Yetmiş dört bin Sumer tabletini inceleyip Türkçeye çeviren Ünlü Sumeroloğ’un yeni çıkan bu kitabının arka sayfasında; Türkler ile Sumerliler arasındaki kültür ve dil bağlarını bir araya getirerek “Sumerliler Türklerin Bir Koludur” diyor.
Çığ’ın ilk kanıtı ortak adlar… Altay dağları’nın en yüksek noktasının adı, Üç Sumer Dağı. “Durun” hem Türkçede hem de Sumercede “yurt” demek. Sumecede “kur” Tükçede “kurgan” yer altı demek. Sumercede “dingir” Türkçede “tengir” tanrı demek.
Sayılar da Türk-Sumer bağlantısına tanıklık ediyor. Sumerlerde 7 dağ aşmak,7 kapı geçmek, 7 kat gök, 7 tanrısal ışık,7 ağaç, bu sayının önemini belgeliyor.
Yazar; Tufan Efsanesi, Hıdrellez, Binbir Gece Masalları, Ergenokon, Bahar ve Yeniden Doğuş Bayramı, Dede Korkut Masalları, Cem Ayinleri ile de Türk-Sumer kültürel yakınlığını gözler önüne seriyor.
Ve kamuoyuna sesleniyor Muazzez İlmiye Çığ:
Ben bir yol açtım. İsteyenler bu yolda yürüyerek tezimizin savunmasını yapar, onu daha ileri götürür, Batı’nın gözüne sokar. Ben elimden geleni yaptım, kitabın gereken ilgiyi görmesi en büyük isteğim.” Bu ses Muazzez Hanım’ın bir isteği değil belki de son çığlığıdır diye düşünüyorum. Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)nın da son çığlığı da “Hey Koca Yurt”tu. Okullarda ders kitabı olarak okutulması gereken bu kitabı kaç kişi ilgi duydu da okudu acaba, doğrusu merak ediyorum.
Muazzez İlmiye Çığ, kitabın önsözünde şöyle sesleniyor. “Mustafa Kemal Atatürk, Sumerlilerin tarih ve kültürünün halkımıza tanıtılmasını ve onların varsa, Türklerle bağlantılarının bulunup kanıtlanmasını istiyordu. Bunu yapacak uzmanların yetişmesi için de Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne Sumeroloji Bölümü’nü açmıştı. Ne yazık ki, 70 yıldan beri ne oradaki akademisyenlerden ne de  onların yetiştirdiklerinden bu konuyla ilgilenen oldu. Halbuki Sumer-Türk araştırmaları merkezi kurulmalıydı. Böylece bu konudaki çalışmalara yol açılır, teşvik edilir, yapılan çalışmalar bir araya getirilirdi.
Bunun en anlamlı örneğini Macarlar yapmış, yalnızca kendi ülkelerinde değil Kuzey ve Güney Amerika’da “Sumer-Macar Araştırma Merkezleri” kurmuşlardır. Bunların Avusturya’ya değin uzanan şubeleri açılmıştır. Macarlar, çeşitli yerlerde ve ülkelerde bu konularda konferanslar, sempozyumlar yapmışlardır. Bugün özellikle bizim böyle bir merkeze ihtiyacımız var. Çünkü bu konuda Türkmenistan’da, Azerbaycan’da, İran’da çalışmalar bulunuyor. Oralarda kazılar yapılıyor ve Sumer kültürü ile benzer çok önemli eserler meydana çıkıyor. Böyle bir merkez olsa, bu bilgiler orada toplanırdı. Bunun için bir hayli uğraştım, ama beceremedim.
Fakülte’nin Hititoloji ve Sumeroloji bölümlerinin ilk mezunları olan ve İstanbul Arkeoloji Müzelerine atanan Hatice Kızılyay ile ben de 33 yıl boyunca kazıdan çıkardıkları gibi duran tabletlerin konservelerinin tasnif edilmesi, numaralanmaları ve önemli bulunan tabletlerin yayınlanması işiyle uğraştık. Bunun sonucunda 74.000 numarayı kapsayan bir Çiviyazılı Belgeler arşivi oluşturuldu ve bu belgelerin bir kısmı, bilim insanlarının çalışmasına sunulmak üzere 8 kitap olarak yayınlandı. Ne var ki bunlar Atatürk’ün istedikleri değildi; fakat onun istediklerine büyük bir kaynaktı.
İşte bu kaynaklardan edindiğim bilgiler ile emekli olduktan sonra, Aziz Ata’mızın isteği doğrultusunda, halka dönük kitaplar yamaya başladım. Bu kitaplarım büyük ilgi gördü. Onlar yoluyla ülkemizde bir Sumer merakı başladığını, aldığım telefonlar, mektuplar o kitaplarla ilgili yazılardan anlıyorum.”
Sumer uygarlık kalıntıları ilk bulunduğunda Batılı bilim adamları heyecanla eğilip, incelerler ama istediklerini bulamadılar. Dili dilerine benzemez. Sonekli Ural-Altay dil ailesindendir. Hellen kültürüyle bir ilişkisi de yoktur. Üstelik bu güne değin savundukları bazı tezleri de eritmektedir. Tek gözlü, şartlanmış beyinler bunları gölgelemeye kalkarlar. Halbuki bilim adamı bulgulara ve belgelere sadık çalışmalıdır.
Tarihine ve kültürüne sahip çıkmayan ulusların coğrafi sınırlarını düşmanları çiziyor. Atatürk’ümüzün ereği de bilinçli birey, düşünen ve sorgulayan beyinler  yaratmaktı. Muazzez İlmiye Çığ’ın bu yapıtı pek çok şartlanmış beyinlere bir ışık olacaktır. 100. yaşında bile durmadan ülkesi için çalışan bu bilim kadınına saygılar sunuyorum.

-------------------------------------------------------------
Sumerliler Türklerin Bir Koludur Kitabını %25 İNDİRİMLİ Satın Almak için Tıklayın;