31 Temmuz 2013 Çarşamba

ELSÄSSER’İN ALTIN CÜMLESİ



Haziran ve Temmuz isyancıları, bu kitabı okuyunuz. Marx’ın rüyasını görse inanamayacağı günümüz kapitalizmi bu kitapta.

Avrupa’da hayatla bağı olan teoriyi artık bulamazsınız, morgdadır. 1970’li yıllardan beri Avrupa emekçi partilerinin birçok liderini tanıdım. Çok sayıda entelektüelle görüştüm. Emekçi sınıfların devrimci pratiği olmayınca, devrimci teori de köreliyor. Örneğin Avrupa’dan bir Samir Amin çıkmıyor. Teori, Ezilen ve Gelişen Dünyadadır.
Jürgen Elsässer’in kitabını okuyunca, “işte Avrupa’nın da yaratıcı zekâları varmış” diye düşündüm. İçimde sevinç doğdu.

Sağolsun Elsässer, imzalı yollamış. Sadık Usta arkadaşım, “hemen oku” diye ulaştırdı. Haklıymış. Almanya’nın başı dik yazarının “Ulusal Devletin Yıkımı ve Sol Tavır” başlıklı kitabından söz ediyoruz. 101 sayfa, bir solukta okunuyor. Kaynak Yayınları’nın son yayınlarından. Emre Ertem’in çevirisi.

İşte altın cümle!
Her şeyden önce, Elsässer’in zihni 19. yüzyılda takılı değil.
Kitabın altın cümlesi şudur:
Günümüz kapitalizmi, “artı değeri sömürerek değil, artı değer üretimini yıkıma uğratarak varlığını sürdürüyor.” (s. 59)
Şöyle de söylenebilir: Bugün kâr ekonomisi geçerli değildir; kâr ekonomisini yıkan bir sistem yürürlüktedir.
Günümüzün dünya ve ülke ölçeğindeki saflaşmasını, programını, stratejisini, Elsässer’in o altın cümlesinden çıkarabilirsiniz.
Kapitalizmin verimlilik ve ilericilik iddiası, bizim de Bilimsel Sosyalizm ve Bilim kitabında işlediğimiz gibi, eş değerlerin değişimine dayanıyordu. Artık geçerli değil!

Yeni Ortaçağ Eski kapitalizm değil
Elsässer’in haklı olarak “hayali sermaye diktası” olarak nitelediği (s. 51), bizim Haraç sistemi dediğimiz günümüz kapitalizmi, kâr için üretim temelini yitirmiştir. ABD ve İngiltere’nin başını çektiği dolar saltanatı, silahlı gücüne dayanarak bütün dünyayı haraca kesiyor.
“Yeni Ortaçağ” denen budur. Yeni Ortaçağ, Eski Kapitalizm değildir.
Bu sistemde ABD’nin dolar imparatorluğu, Almanya ve Japonya gibi gelişmiş kapitalist ülkeleri de haraca bağlamıştır. Çin de ABD’nin yeşil kâğıttan kaplanlarını istif ederek, bu Haraç Sisteminin haraç vericiler kampının önde gelen ülkesidir.

Marx rüyasında görse inanmazdı
Kapitalist sistemin teorisini yapmış olan Marx, bugünkü kapitalizmi “rüyasında görse inanmazdı.” (s. 46 vd) Hayali sermaye, dünya üretiminin 17 katına ulaşmıştır.
Böylece Küreselleşme denen süreçte kapitalizm, kapitalizmi inkâr eden bir aşamaya gelmiştir. Sermayenin verimliliğe göre hareket ettiği piyasa mekanizmasının yerini, ABD’nin silahla dayattığı dolar saltanatı almıştır. Ekonomik zorun yerini, Ortaçağ’daki gibi çıplak zor almıştır. Artık “herkes, her şey satılıktır” (s. 23). Ancak alım satım, 19. yüzyıl kapitalizminde olduğu gibi, eşdeğerlerin değişimi değildir. Siz ürününüzü veriyorsunuz, ABD size yeşil renkli kâğıtlar veriyor. Orhun Yazıtları’nda Bilge Kağan, “Çin imparatoru top top ipekli kumaşı gönderiyor” diye söylüyor. Bu kez Çin, top top ipeklileri değersiz kâğıtlar karşılığında ABD’ye veriyor. Ortaçağ’ın haraç sistemi, geri gelmiş bulunuyor.

Elsässer’in gümüş cümlesi
Elsässer, bu Haraç sistemine direniş mevzisinin “milli devlet” olduğunu vurgulayarak saptıyor. Bu da O’nun gümüş cümlesidir.
Direnme cephesini “Caracas’tan Şam’a, Moskova’dan Pekin’e, Berlin’den Ankara’ya” milli devletler oluşturuyor (s. 12). Hiç kuşkusuz bu milli devletler barikatı, aslında dünya ölçeğindeki sınıfsal cephedir. Sınıf savaşı, artı değer ekonomisinin yıkıma karşı olan bütün milli sınıfların savaşıdır.

Bütün ülkelerin işçileri ve tehdit altındaki milletler birleşin!
Elsässer, bu direnme cephesinin temel sloganını da şöyle ifade ediyor:
“Bütün ülkelerin işçileri ve tehdit altındaki milletler birleşin.” (s. 12)
Bu slogan, dünya gerçeğine dayanıyor.
Çünkü milli devlet, yalnız orta sınıfların değil, emekçilerin de korunağıdır (s. 30).
Elsässer’in bu saptamasını son 33 yılın deneyimlerinden sonra, hiç kuşkusuz en iyi Türkiyemizin emekçileri anlayacaktır. “Devletin küçültülmesi” programının yıkımını KİT işçisinden destek akçalarını kaybeden köy emekçisine kadar herkes yaşadı ve yaşıyor.
Üretim ekonomisi, geniş iç pazar, paranın giriş çıkışının denetimi, sosyal güvenlik sistemi, kamu ekonomisi, geleneksel demokratik kurumlar, milli ordu, milli dil, milli olan her şey, milli devletin savunma mevzileridir.

Ne kadar milli devlet o kadar demokrasi
Milli devlet, aynı zamanda “demokrasinin çerçevesi”dir (s. 12). Tarihsel olarak böyle kuşkusuz: Demokrasiyi milli devletler kurdu. Ama bu gerçek şimdi daha güncel. Çünkü milli devletle birlikte demokrasiden kaçanlar da yıkımla yüz yüzedir. Ne kadar milli devletimiz varsa, o kadar demokrasimiz olabilir.

Emperyalist projenin oyuncuları
Küresel sermayenin demokrasiye yönelttiği saldırının araçları da bellidir: Ayrılıkçı milliyetçilik, çeşitli türden “azınlıkçı” hareketler, asker düşmanlığı vb (s 26 ve 73).
Bu hareketler sistemin yaldızladığı gibi, birer demokrasi ve özgürlük etkeni değil, emperyalist projede sahneye sürülen oyunculardır. BOP haritaları, Kürdistan planları, hep bu kapsamdadır (s. 26).

Avrupa Birliği’nin Alman demokrasisine ettikleri
O nedenle milli devlet cephesi, aynı zamanda demokrasi cephesidir. Hayali sermayenin küresel saldırısı gelişmiş kapitalist ülkelerde de demokratik kurumları tasfiye etmiştir. Örneğin Avrupa Birliği, Almanya ve Fransa gibi ülkelerdeki siyasal iktidarı da gaspetmiş, dizginleri Brüksel’de toplamıştır. Brüksel’deki iktidar, aslında ABD ve İngiltere’nin mali sermaye iktidarıdır. Alman devletinin dahi içi boşaltılmış, geleneksel demokratik kurumlar sahteleştirilmiş ve yok edilmiştir (s. 27).

“Postdemokratik, neo-liberal, ultra emperyalist çözülme”
Bu sürece Elsässer, “Postdemokratik, neoliberal, ultra emperyalist” çözülme adını veriyor (s. 30).
Çözülmenin karşısında, “Demokratik-sosyal Cumhuriyet”in kuvvetleri yer alıyor. İşte millet ve milliyetçilik, bu süreçte Hitler’in veya Obama’nın milliyetçiliği değil, emperyalizme karşı mücadelenin araçları olarak işlev görüyor.
Elsässer, bu bağlamda milli devleti “milliyetçi olduğu için değil, demokrat olduğu için savunduğunu” vurguluyor (s. 12).

Hayali sermaye aşkı da katletti
Elsässer, küreselleşmenin insanlık kültürüne saldırısını çok çarpıcı betimlemelerle anlatıyor. Toplum atomlarına parçalanmaktadır ve “birey” adına kolektivizmin her türü “faşizmle” damgalanıyor (s. 29). Her tür insani ilişki, dostluk, arkadaşlık ve aşk, hepsi hayali sermayenin tapınağına kurban edilmektedir (s. 59).

“Postmodern Solculuk”
“Yeni Sol” dedikleri ise, insani değerleri ateşe atan bu finans kapital cehenneminin zebanisi olarak görev yapıyor. Benzetmeler bizim.
“Cinsel devrim, dizginsiz bireycilik”, aşkı ve aileyi yok ediyor (s. 69). “Yasaklamak yasaktır” türünden kuralsızlığı, dizginsizliği savunan anarşist ideoloji ve “bütün” sapkınlıklar”, ne yazık ki, “Solun” yaşam ortamında boy vermiştir. Böylece Marx’ı ve Solun tarihsel birikimini reddeden, devlete, millete ve işçi sınıfına karşı olan bir Postmodern solculuk boy vermiştir (s. 60-64, 69, 71 vd). Elsässer, bugün vatansızlaşmanın emperyalist saldırıyla bağını çok iyi anlatıyor.

Günümüzün Enternasyonalizmi: Yurtseverlik
Elsässer, günümüz kapitalizminin ciğerini okumak yanında, insanlığın ortak çıkış yolu için ipuçları da veriyor. Program, strateji ve mevzilenmeye ilişkin önerileri de gerçekçidir.
Bugün dünyada baş çekişme, Haraç sisteminin merkezinde bulunan ABD-İngiliz emperyalistleri ile milli devletler arasındadır. “Sol-sağ, Doğu-Batı, sosyalist-kapitalist kamplaşması”, günümüzde belirleyici değildir. Bugün savaş emperyalizm ile dünya çapındaki yurtseverlik arasındadır (s. 12). Günümüz Enternasyonalizmi, yurtseverliktir.

İnsanlık milli demokratik devrimler çağında
Bu gerçeklerden hareketle Elsässer gelişmiş ülkelerin önündeki adımı dahi milli-demokrasi olarak tanımlıyor. Ayağımızı bastığımız zeminde öncelikle kâr ekonomisini de yıkıma uğratan Haraç sistemi tasfiye edilmelidir.
Her yol aşamalıdır. Devrim de aşamalıdır. Hedefe doğru “küçük bir adım, büyük atlayışın rüyasını görmekten daha değerlidir (s. 95).
“Zafer sosyalizm bayrağı altında değil, demokrasi bayrağı altında kazanılacaktır. Ayrıca sınıfsız topluma giden yolda verilecek bir soluklanma molası biz solculara da iyi gelecektir.” (s. 96)

Türkiye Japonya ve Rusya’dan daha ilerde mi
Evet, “Yeni Ortaçağdayız” diyoruz. O zaman Yol haritasını bulutların üzerinden değil, ayağımızı bastığımız yerde çizebiliriz: Milli demokratik devrim > sosyalizm > sınıfsız toplum.
Bugün Çin Komünist Partisi’nden sonra dünyanın en büyük komünist partisi olan Japonya KP bile, dünyanın en gelişmiş kapitalist ülkelerinde, önündeki devrimi milli demokratik devrim olarak niteliyor. Rusya Federasyonu Komünist Partisi de öyle. Bizim “sosyalist devrimcilerimiz” Türk bayrağını keşfettikleri gibi, devrimin aşamasını da keşfedecekler, umutluyuz.

İşte zekâlı başı dik ve cesur aydını
Haziran isyancıları okumalı
Hangi iklimde yaşarsa yaşasın, işlek bir zekâyı, kendisini topluma ve insanlığa adamış, cesur ve başı dik bir aydını tanımak, insana mutluluk veriyor. Bu kitabı, en iyi tartışacak aydınlarımızdan biri de Seyit Nezir’dir. O’na bu köşeden selam ve saygı yolluyorum.
Herkese ama herkese hararetle öneriyorum, özellikle Haziran-Temmuz eylemlerine ve Ağustos-Eylül’ün eşikteki kahramanlarına: Elsässer’i okuyunuz.
Doğu Perinçek’in Bilimsel Sosyalizm ve Bilim kitabının Vatan Savunması ve Milli Demokratik Devrimler ( s.115 vd), “Yeni Devrimler Çağı” (s.229-268) bölümlerine de bakmanızı öneriyorum.

-------------------------------------------------------------
Ulusal Devletin Yıkımı ve Sol Tavır Kitabını %25 İNDİRİMLİ Satın Almak için Tıklayın;